Saturday, January 10, 2009

bugun...

bugun yine benimlesin. seninle beraber aldigimiz dis macununu kullanmaya basladim. nasil mi hatirladim? kokusu, tadi seninkiyle ayni. fircayi agzima goturur goturmez yanibasimda belirdin yine.

Tuesday, December 30, 2008

zihnimin kenari

oha diyorum kenar oha...

kuyara ile adako bir yerden alintiydi ve nereden oldugunu hatirlamiyordum. sen yusuf atilgan diyince sacma bir sekilde google'da aradim ve yusuf atilganin kitabindan o parcayi buldum.
o zamanlar neydim? nasil begenmis, bunu yazmisim? belli degil. ama simdi hayati uyku sersemi gibi yasadigim su son birkac haftada, ersenlerin evde kafayi soguk suyla yasama etkisi yapti o paragraf.

yine yaptin yani yapacagini, hic ortalarda yokken pat diye giriverdin hayatima, bir iki cumlede, enseye atilan saplak gote atilan parmak etkisiyle tum aklimi bulandirip, kafamda tum olusturduklarimi dagittin. simdi yeniden dusunmem lazim herseyi, tum hesaplari yeniden yapmam lazim. geriye yonelik okumalar, eskiyi arayip cikartmalar lazim... hic kolay olmayacak ama isin boktan tarafi bir suru de yeni aci olacak.

sen yine kaybolup gideceksin, kuyuya attigin tasin yarattigi dalgalardan bihaber. ne sesini duyacaksin ne yankisini. bu da senin dehanin guzelligi be kenar.

Friday, December 19, 2008

gece yalanlari, sabah ruyalari

11 - 11.30 arasi yatmayi cok seviyorum, cunku o zaman sen mesaj atiyorsun bana, bir onbes dakika sonra, tam uykuya daldigimda. O kadar yorgun oluyorum ki duyup uyanmiyorum. Sonra her nasilsa sabahin 6'sinda uyaniyorum, elimle telefonumu ariyorum saate bakmak icin, sonra ekranin tepesinde belirmis o minik zarfi gorup heyecanlaniyorum. Kiziyorum kendi kendime; "Simarma hemen, daha kim oldugunu bile bilmiyorsun". Tusa basinca goruyoum kim oldugunu +1 5.... Sensin. Okumadan gozlerimi kapiyorum, tebessumle, derin bir ic cekisle yastigima geri birakiyoum kendimi. Tipki eski gunlerdeki gibi, seninle uyanmak: senin sesin, senin tenin veya senin dusuncenle. Ama bugunku aci dolu degil, son aylarda oldugu gibi, aksine huzur dolu, tipki seninle beraber gunlerdeki gibi.

Tuesday, May 23, 2006

...
- Kuyara ile Adako
- Ne o, Bir ilkcag trajedisinin adi mi?
- Butun caglarin trajedisi bu,
...

Saturday, April 15, 2006




...there and back again...

a hobit's tale

by

bilbo baggins

Friday, April 14, 2006

uzayliligin mantigi

hersey birden bire olmus, hava su falan ama asil birden bire olanlar bizleriz. ne kadar kontrolu elimize tutmaya calissak da hayat birdenbire verilen tepkiler orgusunden ibaret. ibaret yanlis anlasilmasin kucumseme ya da assagilama degil tam tersine, tahmin edilemez olmanin, spontane olmanin hesaplanamaz olmanin mistisizmini barindiriyor icersinde. uzun cumlelerin bir turlu gelmez noktalarini aradigimiz yillarda virgullerle anlam katmaya calistigimiz hayatta, simdilerde ise bir an once nokta koymaya calisiyoruz. eglence icin sabahladigimiz geceler cook geride mi kaldi nedir kendimi yataga atma ozlemiyle bekliyorum butun gun. mekan zaman ve de insan olarak yerlesmisligi duzeni ve sakinligi merak ediyorum, istiyorum ya da ariyorum degil, merak ediyorum sadece. bir ev ve mulkiyetine sahip oldugum seyler o kadar uzak ki simdi, hayalini kurmak bile bir hayali hayal etmek gibi geliyor.
yolcu bir gun konakladigi yerdeki yasli adama sormus:- baba bu nasil istir nasil hayattir nerede hani esyalarin malin muklunyasli adam cevap vermis- seninkiler nerede- ben yolcuyum buralardan geciyorum sadece - ben de evlat ben de...istenilen seylerin elde edilmesi degil ki insani mutlu eden, ya da edilememesi degil mutsuzlugun kaynagi. yeni birsey isteme daha iyisine sahip olma, daha fazlasini elde etme gibi durtuler ise curutur bu ruhu, asmada curuyen uzum gibi, halbuki daha sarap yapacaktik. sonunda kalan iki parca cop sadece bircoklarinin insan dedigi, ama ne sarap olur ne sirke... -kuru uzum bile olmaz, kuru uzum iyidir anneler sinava giden yavrucuklarinin ceplerine doldurur, seker yesin kafasi calissin diye- artik bedendir sadece; fiziksel yapi. tabi ayakta durmasi, yasamasi, devinmesi gerekir. bunun icin de ruh benzeri seyler doldurur icine, cunku insan ruhu ne kadar curuse de o olmadan yasayamaz. kimisi para doldurur, kimisi baska kagit parcalari, kimisi zamana ayak uydurmustur teknolojiyle doldurur bunyeyi, dvd falan koyanlari da vardir kesin, saymakla biter mi kimisi araba koyar boylelerine alisi kuvvetli denir, kimisi ustunu boyar kimisi uzerineni orter, bir de ortmeye calisip acik birakanlar vardir boylelerine de bi cakiyim da kendine gel denir. bir arkadas vardi onunda yuksek derecede isik istegi varmis herhalde ki spot isiklarinin altina vermis kendini. hep kati cisimler ya da fiziksel seyler koymakla olmaz tabi aralara harc da katmak lazim biraz. harc ne mi? ac televizyonu. karsina cikan hersey ruhunun yerine koydugun taslari birarada tutan cimento gibidir harc yani. birader bi el atin da su harci iyice bi karistirip dokelim hadi... uzaya ne mi oldu? bilmem yerinde duruyordur herhalde, ben dokunmadim. ne mantigi? ya birak ipe sapa gelmez laflar etme bana uzayda uzaylida mantik ne arar, hadi mac baslayacak simdi kalk da gidip onu izleyelim...

Monday, February 27, 2006

chicago.doc =))))))

pirasa :)
kenwood :(
blackstone :)

excited , curious, thoughtful, just can’t wait…
Oh yeah, she hops with the hippest of them...
Dentist 'certainly isn't a pimp'
big–red–scary-eyed magic slim
cold tasty drinkable beer
exciting! so very exciting you!

Best sleep for weeks…

and over the rooftops when the stars prickle the skies
London is sleeping and the Mississippi moon shines

calm, a little sad and happy, desperate for coffee
all your dreams are made
of strawberry lemonade

with you on a bus
on the road
will find you

norah jones